Page 4 - Mart 2019
P. 4

Haber

                       Basyazı
                             .
                                                               Mustafa DASCI
                                                                                     .
                                                           mdasci@saglikyayincilik.com.tr



                                                   Millilik Konusunda Samimi Miyiz?




                                                Yerlilik ve millilik kavramları son yıllarda devlet yöneticilerimiz, siyasetçiler,
                                             kurum yöneticilerimiz tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Bu iki kelime halk tarafın-
                                             dan da çok benimsenmiş görünüyor. İlginç olanı ise hiçbirimizin bu iki kelimenin
                                             gerekliliklerini yerine getirmiyor oluşumuz. Sadece söylemlerde olan, eylemlerde
                                             olmayan iki kelime: Yerli ve milli.
            Yıllardır yerli ürüne destek çalışmaları konusunda yoğun mesai harcıyoruz. Ancak, politika koyucular çıkardığı kanunda
          samimi olmadı. Gelen fikirlerde uygulama hatalarının  doğruluğundan daha ziyade  STK’ların mevcut hükümet kanadında benim-
          senen  STK mı? Ona bakıldı.  Fikrin doğruluğunun hiç önemi olmadı.
            Şimdi yeniden yerli destek çalışması  yapılıyor. Fikrimizi yine söyledik. Sadece yerli ürün alımına %15 desteğin  yeterli ol-
          madığını, hatta yerliye vereceğiniz %15 desteği alım yapan kurama, yerli ürünü uygulayan hekime verilsin diye Maliye Bakanı
          Rahmetli Sayın Unakıtan’dan bu yana söylüyor, yazılı müracaatta bulunuyor, yazıyorum. Herkes sözde yerli üreticiyi destekliyor,
          ancak bunu yerli üretici görmüyor ve hissetmiyor.
            Şimdi de AB, gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilerin önünü kapatmak için MDR (Tıbbi Cihaz Tüzükleri) çıkardı. Yeni bir şey
          çıkması için eski sistemin  ne kadar zararlı olduğunu,  bunu uygularsak nasıl yararlı olacağının açıklanması gerekir.  Hoş, bizim
          Tıbbi Cihaz Kurumu Avrupa’dan daha ileride gidiyor. Bütün dünyada Sınıf 2B’yi biz Sınıf 3 olarak belgelendiriyoruz.
            Konu yerliye gelmişken; şehir hastaneleri birbiri ardına açılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın hayalleri gerçekleşiyor. En son,
          Avrupa’nın en büyük hastane kompleksi olan Ankara Şehir hastanesi törenle hizmete açıldı.  Hastaneyi yapan firma paydaşlarına
          teşekkür ediliyor. Ancak teşekkür alan hiç yerli firma yok. Dünya’ya sattığımız hasta karyolasını bari yerli alsaydınız. 140 ülkeye
          satıyoruz ancak kendi ülkemizde satamıyoruz.
            Sayın Cumhurbaşkanım “hani bu hastanelerin ihtiyacının yüzde 20’si yerli firmalardan karşılanacaktı, hani nerede yerli ürün-
          ler” şeklinde umarım yetkililere sorar ve açıklamasını istersiniz.
            Cumhurbaşkanımız Ankara Şehir Hastanesi’nin açılışında yine aynı bölgeye Sağlık Vadisi kurulacağı müjdesini verdi. Üni-
          versite, sanayi ve sağlık kurumlarının iç içe olmasının tıbbi teknolojinin gelişimi adına önemine vurgu yaptı. Ben yıllardır köşe
          yazılarımda bu konuya dikkat çektim. Yeni ürün, yeni teknoloji sanayinin ve sağlık hizmetlerinin bir arada bulunduğu ortamlarda
          çıkabilir. Cerrah sıcağı sıcağına “şöyle bir sistem olsaydı, cihaz veya malzeme olsaydı işimiz çok kolay olurdu” der, bunu bildirir
          ve üretici hemen Ar-Ge çalışmasına başlar. Ortaya çıkan ürün yine aynı hastanede aynı doktorlar tarafından test edilir. Gerekli
          klinik değerlendirmeler yine aynı sağlık kuruluşunda değerlendirilir. Süreç sekteye uğramadan, bir şeyleri beklemeden, hızlı bir
          şekilde süreç işler ve neticelendirilir.
            Biz dünyaya 3 branşta marka olarak çıkıyoruz. Ancak ülkemizde üç branş da yerlerde; 1. ortopedi, 2. hasta karyolası ve demir-
          baş paslanmaz çelikler, 3’üncüsü de kalp stentleri ve kalp kapakçığı olacak inşallah.
            Personel istihdamına yönelik destekler açıklanıyor. Ben bunu sayın bakanlarımıza söyledim; “Bize sattığınız malın bedelini
          ödeyin bizim çok işçiye ihtiyacımız olacak.” Ancak şimdi paramızı alamıyor mevcudu koruyamıyoruz. Bankalara ve vergiye ça-
          lışıyoruz. Paramızı ödeyin banka faizlerinden kurtulalım.  Bakın Ar-Ge desteklerine hiç diyeceğimiz yok. Allah razı olsun. Şimdi
          ön avansta alabileceğiz. Parası olanlar için mükemmel.
            Üniversite hastane borçlarına geçici çözüm değil kesin çözüm bulunması lazım. İşletmeci doğru işletmiyor, cezayı tıbbi cihaz-
          cı çekiyor. Devlet malı haczedilemez. O zaman buraları sosyal hizmet alanı yapın bütün giderleri bütçeden yapın döner sarmayele-
          ri kaldırın. Döner sermayelerle ticaret yapılıyor. Bütün sistem işletmeye göre borca gelince farklı. 8 binin üzerinde firma faaliyetini
          durdurdu. Ankara Sanayi Odası haricindeki, Odalar ve Borsalar Birliği, bağlı ticaret ve sanayi odalarının duyu organları alınmış
          gibi; görmüyor, duymuyor sesleri çıkmıyor.  Ekonomi şurasında 2 meslek komitesinin duyu organları çalışıyordu; biri  madenciler
          meclis başkanı, ikincisi sağlık meclis başkanı.
            Sayın sağlık yöneticileri artık denizin dibi göründü. Tıbbı cihaz sektörünü üreticisiyle ithalatçısıyla yabancı sermayenin eline
          teslim etmeye çalıştığınızı düşünüyorum.  Bunun memlekete yararı olmaz. Gelin ürettiklerimizi kullanalım. Üretmediklerimizi
          üretelim, üretemediklerimizi üreten ülkelerden alalım.
            Sağlık Bakanlığı tıbbi cihazda marka oluşturacak bir alım modeli  gerçekleştirmek istiyor. O da, mevcut firma sayısı fazlaymış
          ondan dolayı marka çıkmıyormuş, bunun azalması lazımmış. Bundan dolayı DMO’dan toplu alımlar yapılıyormuş. Marka çıkan
          hiçbir ülke kendi ülkesindeki firmaların kapanmasına yönelik bir alım modeli geliştirmemiş. Lütfen araştırın teorik bilgilerle
          birlikte bilgi kaynağımızın uygulama alanlarına da bakın her ilimizi bir ülke gibi düşünün. Her ilimiz üretsin ve her vatandaşımız
          doğduğu yerde  yaşamak istiyorsa yaşasın.
            Marka en üst seviyede teknoloji üreterek olur. İnsanların ihtiyaçlarını tespit edip onu üretip dünyaya kabul ettirecek tanatımla
          olur. Mevcut firmaların sayısıyla marka çıkmasının bir alakasının olmadığını konunun uzmanlarıyla görüşürseniz size de anlatırlar.




          2   Mart 2019
   1   2   3   4   5   6   7   8   9